Köşe YazarlarıManşet

Tebrikler Eczacıbaşı VitrA – VakıfBank

Merhaba sevgili takipçilerimiz,

Bugün sizlerle 2019 FIVB Kulüpler Dünya Şampiyonası’nda bayrağımızı kürsüde iki basamakta birden dalgalandıran Eczacıbaşı VitrA ve VakıfBank’ın bu organizasyondaki maçları ve genel olarak düşüncelerimi aktarmak istiyorum.

1-2019 FIVB Kadınlar Voleybol Kulüpler Dünya Şampiyonası sıralamasında ilk üç takımdan ikisi Türk. Bu başlı başına muhteşem bir sonuç. Eczacıbaşı VitrA ve VakıfBank’ı kutlarım.

2-Böylesi büyük başarılar İtalyan takımlarına ”kaça mâl oluyor” Türk takımlarına kaça? Yöneticilerin bu hesabı çok iyi yapmaları lazım.

3-Türk voleybol severler yabancı oyuncuların Milli Takımlarındaki performansı boşuna bekliyor. Ülkelerini temsil ettikleri üst düzey turnuvalar hep “vitrin” maçları. Hepsi kendi mevkilerinde “kim en iyi” diye birbirlerine meydan okuyor. Üstüne ülke bayrağı gibi motivasyonu, sorumluluğu en üst seviyeye çıkaran duygu da eklenince maçları %100 konsantrasyon ile oynayan oyuncuları seyrediyoruz.
Uzun yaz sezonunu bu şekilde geçirmiş sporcudan Türk liginde aynı performansı beklemek hayalcilik olur. Ocak ayına kadar bu şekil, hedef 3-4 maç haricinde (Eczacıbaşı VitrA, VakıfBank Fenerbahçe, Galatasaray) diğer maçları %50 bile oynasalar yetmekte.
Hele bizim ligimizde “YER DEĞİŞTİREN TRANSFERLERLE” oynanan voleybolu düşünürsek yabancıların Türk Voleybolunu-Voleybolcusunu çok iyi tanıdığını da düşünememek saflık olur. Yani ” X sporcu” o hafta ligde önemli rakip, üç takımdan biri değilse antrenmanlarda bile daha düşük tempoda çalıştığını görürüz. İlk üç takımla maç varsa o hafta antrenman temposu yükselir ve kuvvetli hazırlanır. Bu hep böyle devam ede, ta ki LİG FİNALLERİNE KADAR.

4-Yine de Yarı Final ve Final maçlarında en çok skor üreten sporcuların aynı olduklarını görürüz. O gün tuttururlar ise maçı kazanır, top öldüremezler ise maçı kaybettik.
Eczacıbaşı VitrA 5 yabancı ile VakıfBank 4 yabancı ile sahadaydı. Yurt dışında takımlarımızın kaç yabancı ile oynadıkları benim için o kadar önemli değil. Zira Avrupa, yıllarca kendi çıkarına göre, Avrupa Birliği ülkeleri yabancı sayılmadan, bir günde devşirilen kadrolarla ülkelerini temsil edip başarılı oldu. Biz de kendi plan-programlarımız ile en güçlü kadroları oluşturup bu platformlarda yarışıyoruz. Burada asıl sorular şu olmalı;
A-) Bu oluşturulan kadrolar doğru plan-program ile mi belirlenmiş?
B-) Belirlenen bu kadrolar doğru çalıştırılıp, doğru dizilerek mi yarıştırılıyor?
Başkaca şıklar da ekleyebilirim ama önemli olan kısım burası bence.

5-Gelinen nokta artık Avrupa’da oynarken (bence Sultanlar Ligi’nde de öyle) ‘at yabancı oyuncuya maçı kazan’ dönemi bitti. Sahadaki her oyuncu skora katkı yapacak kalitede ve taktik ile oynamadıkça üst düzey maçların kazanılması mümkün değildir.

6- Dünya Şampiyonası, Şampiyonlar Ligi gibi turnuvalara hazırlanmak için ben olsam, her hafta bir gün VakıfBank, Eczacıbaşı VitrA veya Fenerbahçe ve Galatasaray ile maç yaparım. Yabancıların tam kullanıldığı maçlar olacak bunlar. Yoksa Sultanlar Ligi maçları ile bu tür üst düzey maçlara hazır hale gelmeleri imkânsız diyorum. Hatta her hafta yabancılarla yada yerlilerle oynanan 15’er sayılık üçer setlik hazırlık maçları bile denenebilir.

7-Maçlarda formalarımızda Türk Bayrağı 🇹🇷 yoktu. İtalyanlar da ise bu konu unutulmamıştı.  İki kulübümüz de Türkiye’yi temsil ettiğine göre, bu detayı alamamaları gerekiyordu.

Özellikle Yabancı sporcuların performansına göre kurulmuş ve oynatılan takımlarımızdan VAKIFBANK ilk kez Türk Sporcularından da faydalanmayı seçti. Modern voleybol denen ortadan çabuk paslarla, köşelerden yüksek olmayan feyk paslarla geriden payp-1 no ve ilaveten 6-5 no arasından kayan paslarla hücum etme tarzını VAKIFBANK korkmadan denedi. Rakip pasörün önde olduğu 3 pozisyon 4 no hücumlarını çok kullandı. Zehra’yı kontrol etmeyeceklerini doğru tahmin edip çok pas attılar ve bu seçim çok etkili oldu.
5.set 14/10 önde iken VakıfBank’ın maçı kaybetmesi kabul edilemese de sporda bu var! Son sayı alınmadan maç bitmiyor. Konsantrasyonunu koruyan, hedefinden şaşmayan takım maçı kazanıyor. Son molada 14/12 idi sanırım Giovanni’nin elini görenler 4 işareti yaptığını görürler molaya gelen Pasör Maya’ya. Zira Maya topu 2’ye Haak’a atmıştı.4 no ya Gabi ye at deme sebebi ise karşı takımın pasörü 2 no da olmasıydı. Tüm maç bu taktik tuttu ama 14/10’dan sonra ne yazık ki işlemedi. Maya son kritik sayıları Milli takımda Boskovic’e atarak oynamayı biliyor, VakıfBank’ta Giovanni’nin taktiğe bağlı böyle bir seçim istedi, Maya da son pasları 4 numaraya Gabi’ye attı üst üste.ve tüm voleybol camiası Pasör Maya’yı suçladı. 1 top ölse belki de şampiyon olacaklardı, olmadı 3.oldular.
Turnuvanın en üst düzey mücadele olan maçı da bu Yarı Final maçıydı. Bu maçın bu kadar mücadeleli ve üst düzey maç olma sebebi bana göre Türk sporcular Zehra-Ebrar-Gizem-Cansu’nun gösterdiği muhteşem inatçı-inançlı oyunlarıydı.
İşte ben de senelerdir bunu söylüyordum;
TAKIMLARIMIZDA OYNAYAN TÜRK SPORCULAR 6.OYUNCU GİBİ DEĞİL,SORUMLULUK VERİLEN VE SKOR BEKLENEN TAKTİK İLE OYNATILMASI GEREKİYOR.
Çin Milli Takımı kadrosu olan takım turnuvada sonuncu oldu ama yedek sporcular tüm maçlarda sahadaydı. Sorumluluk aldı. kritik pozisyonda oynayacak oyuncuları bu gibi turnuvalar ve kendi liglerinde bir arada oynatılarak OLİMPİYATLARA HAZIRLANACAKLAR.
İşte ülkelerin olaya bakış açıları. Bir diğer ince olay ise Zhu’nun bir maç önce ufak sakatlığını öne sürerek,1 sene sonra geleceği VakıfBank’a karşı oynamama nezaketi idi. Büyük rakamların döndüğü bu transferde hiç kimse parayı veren kulübü kırmak-rakip olmak istemez.
Sonuç olarak ILK KEZ Türk SPORCULARIMIZIN aslan gibi mücadelesi ve cesur oyununu zevkle-gururla seyretti tüm dünya. Her şerde bir hayır vardır bir kez daha yaşanıyor. Haak alınacağı için 4 no yapılan ama oynatılmayan Ebrar yüreği ile oynamaya devam ediyor. Mecburiyetten değişen (zira ilk6 Meliha oynatıldı hep) Ebrar öyle bir tavır koydu ki maçı taşıyan sporcu oldu. Allah sakatlıksız çok daha başarılı olacakları yıllar nasip etsin tüm sporcularımıza.biz hep yabancıları seyrettik bu tip maçlarda, Zehra, Ebrar, Cansu, Gizem eğer vasat oynamış olsalardı maçları nasıl oynar, bitirirdik düşünün? Umarım bundan sonra aynı mantık ile oyun tarzı devam eder VakıfBank..

Eczacıbaşı VitrA 5 yabancı ile oynadı bu turnuvayı. Final oynadı. Libero Simge ve ortada Yasemin ve Beyza, pasör Gamze, ikili değişiklikte Hande oynatıldı. Eczacıbaşı VitrA için Yasemin’in bu turnuvada oynatılması büyük şans Tecrübesi ve özgüveni artacaktır. Çabukluğu-patlayıcı kuvveti artmalı. Servisini, defansını da geliştirdiğinde Türk Voleyboluna başarıyla hizmet edecektir. Hande üç pozisyon için pasör çaprazı olarak girebildi. Bunda en büyük sebep, Kim in çok diri ve hep maçta olmasıydı. Fizik olarak belki de düşmeyen tek oyuncu idi takımda. Pasor Loyd Sultanlar Ligi’nde çok az oynadı ve kullanacağı oyuncuları tanıması tam olamadı bence. Dolayısıyla oyunda hep kopuk, düşen tempolarda oynadı Eczacıbaşı VitrA. Grubun daha yumuşak olması Finale kadar getirdi Eczacıbaşı VitrA’yı. Asıl sorun Final maçındaki güçsüz, dirençsiz, taktik olarak yetersiz oyunuydu. En büyük etken fizik olarak güçleri yetmedi. Boskovic gücü ile Kim tecrübesi ile oyunda kaldı. Libero Simge de kapasitesinin üstünde performans gösterdi çünkü bloklar ve file üstü oyunda Eczacıbaşı VitrA çok etkisiz kalınca arkada defans yapmak bu tür maçlarda neredeyse imkansızdır
Bir büyük hata da ikili değişiklik ile Boskovic’in saha dışına alınmasıydı. Pasörün kısa olması, önde 3 smaçör ile oynama isteği için yapılan bu değişim, Eczacıbaşı VitrA için (hatta VakıfBank, Fenerbahçe ve Galatasaray için de) çok lüks kaçıyor.
Boskovic oyundan çıkmadan sadece uzun pasörün değişmesi ile (tabi uzun boylu ve blok konusunda geliştirilmiş pasör ile) bu 3 pozisyon oynanabilir. Bu konuda da Eczacıbaşı VitrA’nın kiralayıp gelişmesini beklediği bir pasörden başka planı yok. Oysa THY’ na GS’dan giden Nursevil transfer edilebilirdi.
Eczacıbaşı VitrA Final oynadı, İkinci oldu. Bu da büyük başarıdır fakat sahada 1 TÜRK sporcumuz ve çok fazla sorumluluk alamadan oynanan bir voleybolun Türk voleyboluna-voleybolcusuna hiçbir katkısı olmadı.

VakıfBank’taki heyecan ve zevki Eczacıbaşı VitrA’nın Final maçından alamama sebebimiz; Türk sporcuların azlığı ve oyundaki rollerinin azlığından oldu. 11 Yıldan fazla alt yapısından A Takımına çıkıp, Şampiyonlar Ligi maçında oyunda olan ve daha sonraki yıllarda alt yapı antrenörü, A Takım Yardımcı Antrenörü olarak çalıştığım Eczacıbaşı VitrA’nın Türk sporcularla Avrupa ve Dünya’da nasıl başarılı olduğunu yaşamış biri olarak gönlüm daha çok Genç Türk Sporcunun oynadığı, sorumluluk üstlendiği kadrolarla sahada olmalarını istiyor. Bunu başarmak da öyle olmayacak iş değil! Hem de 2-3 sene içinde kendi alt yapısından yetişen sporcuların sorumluluk alabileceği, 3 yabancı ile desteklenen kadrolar oluşturmak imkansız değildir.
Sayın Motta’yı çok fazla eleştirmek yanlış olur. Kendisi uzun yıllardır ülkemizde görev yapıyor. Dolayısıyla tarzı, tavrı, kapasitesi vs özellikleri biliniyor. O nedenle Eczacıbaşı VitrA yönetimi Motta ile çalıştığına göre konuşulan ile yapılanlar örtüşmekte demektir. Eczacıbaşı VitrA Fan sayfalarını takip edecek yöneticiler çok değerli eleştirileri ve tespitleri okuyacaktır. Kendi adıma çok değerli yorumları okuyor ve bilgilerimi değerlendiriyorum. Keşke futbolda böyle bilinçli taraftar-takipçiler olsa.

Her iki kulübümüz de çok başarılı sonuç elde etmiştir. Türk Voleybolunu tüm dünyaya izlettiler. Kibirli İtalyanlara zor anlar yaşattılar. Kürsüde de ilk üç takım arasına iki TÜRK bayrağını dalgalandırdılar.

Tebrik ediyor ve başarılarının artarak devam etmesini arzu ediyorum.

Saygılarımla.

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu